Yaşam Tarzında Değişiklikler

YAZAN: PROF. DR. CÜNEYT KIRKIL

Bariatrik cerrahi yani şişmanlık tedavisine yönelik ameliyatlar, sihirli değnekler değillerdir. Bu ameliyatlardan sonra dikkat etmemiz gereken kurallar mevcut. Bu süreçte en önemli şey yaşam tarzımızı değiştirmemiz. Çünkü şişmanlık kronik bir hastalıktır ve bu ameliyatların başarısı öyle birkaç ay ya da yıllık değil ömür boyu sizde sağladığı değişimlerle ölçülebiliyor. Bir ameliyatın ömür boyu başarılı olabilmesinin yolu da hastanın hayat tarzını kalıcı olarak değiştirmesinden geçiyor.

SİZİN HİKAYENİZ

Mevcut yaşam tarzımızın sonuçları ortada ve sizler bu sonuçlardan kurtulmak için çeşitli riskleri göze alarak bu ameliyatı oldunuz. Hepinizin bu ameliyata karar verirken geçirdiği çeşitli aşamalar var. Her biriniz, bu ameliyata karar vermeden önce diyetler uyguladınız, başarılı olsanız bile sonra tekrar kilo aldınız. Bir gün böyle bir ameliyat olduğunu duydunuz veya yakınlarınızın bu ameliyatlarla kilo verdiğini gördünüz. Bunun üzerine ameliyat olmayı düşündünüz. Sonra ameliyatla ilgili riskleri duydunuz veya okudunuz ve belki bu nedenle önce vazgeçtiniz. Belki yakınlarınız bu ameliyatı olmamanız yönünde size telkinlerde bulundu. Ama bir gün, bir olay size “Lanet olsun! Her ne pahasına olursa olsun ben bu ameliyatı olacağım” dedirtti. Sizden istediğim, o günü ve o olayı asla unutmamanız. Çünkü bu sizin motivasyon kaynağınız. Size bu olayı hatırlatacak bir nesneyi evinizin veya iş yerinizin bir yerinde ya da cebiniz yahut çantanızda sürekli bulundurun. Bulundurun ki her gördüğünüzde “o gün, o olay” aklınıza gelsin.

KURALLARA UYARAK UZUN VADEDE BAŞARI

Kilo alma veya kilo vermenin temel formülü oldukça basit aslında. Kişinin günlük aldığı ve harcadığı kalori arasındaki fark, o kişinin kilo alma veya kilo verme hızını belirliyor. Elbette aldığınız kalori miktarını diyetlerle de kısıtlamak mümkün. Ancak kilo vermek, özellikle de kısa sürede çok kilo vermek için yapılan düşük kalorili diyetler uzun dönem sürdürülebilir olmuyor. Kişi kendine bir hedef belirliyor 10 kilo ya da 20 kilo vereceğim şeklinde. Bir kısmı bunda başarılı oluyor bir kısmı ise başarılı olamıyor. Başarılı olanların ancak %2’si verdiği kiloyu uzun dönem muhafaza edebiliyor. Çünkü hasta istediği kiloya erişse bile çoğunlukla eski yaşam tarzına geri dönüyor. 20-30 yılın alışkanlıklarını öyle bir-iki aylık diyet döneminde değiştirmek pek mümkün olmuyor. Bu ameliyatlardan sonra kabaca dokuz ay süren kilo verme süresince temel hedefiniz yaşam tarzınızı değiştirmek olmalı. Çünkü başlangıçta da belirttiğim gibi bu ameliyatların hiç biri sihirli değnek değil. Her birinin farklı etki mekanizmaları var ve bu nedenle her birinden sonra uyulması gereken farklı kurallar mevcut. Kişi, bu kurallara uyduğu ölçüde başarıyı yakalayabilir.

VÜCUT KİTLE İNDEKSİ KİLO VERME SÜRECİNİ NASIL ETKİLİYOR?

Biz bu ameliyatların başarılarını değerlendirirken birden fazla sayıda kriteri göz önünde bulunduruyoruz. Ancak şişmanlık nedeni ile ameliyat olmuş bir kişide ameliyatın başarısını değerlendirmek için en önemli kriterlerden biri aşırı vücut kütlesi verme oranı (excess weight loss yüzdesi, %EWL) dediğimiz bir oran. Kısaca şöyle anlatayım. 160 cm boyunda 120 kg bir hasta düşünün. Bu kişinin vücut kitle indeksi (VKİ) 46,9 kg/m2’dir. Bu kişi, 64 kg vücut ağırlığına sahip olduğunda, ideal VKİ’nin üst sınırı olan 25 kg/m2’ye ulaşmış olacaktır. Bu nedenle aşırı vücut kütlesi 120-64=56 kg’dır. Teorik olarak, bir ameliyatın başarılı olarak kabul edilebilmesi için hastanın aşırı vücut kütlesinin en az %50’sini verdirip bunu uzun dönem devam ettirmesi gerektiği söylenir. Aynı hasta örneği üzerinden devam edecek olursak bu hastada yapılacak ameliyatın, 56/2=28 kg verdirip bunu devam ettirmesi halinde teknik olarak başarıdan söz edilebilir. Halbu ki gerçekte bu kişi 120- 28=92 kg ağırlığında ve 35,9 kg/m2VKİ’nde bir obez olarak yaşamaya devam edecektir. Bizim için başarı ölçütü bu olamaz. Başarı için hedef, hastanın aşırı vücut kütlesinin tamamının verdirilmesi ve bunu devam ettirilmesi olmalıdır. Bu da ancak yaşam tarzının değiştirilmesi ile mümkün olabilir. Bu ameliyatların kilo verme üzerindeki etkisini, durgun suya atılmış bir taşın oluşturduğu halkalara benzetirim hep. Nasıl ki taşın düştüğü yerde oluşan dalgalar önce daha sıktır ve boyları yüksektir, sonra seyrekleşir ve boyları küçülür hatta bir noktada kaybolursa sizin de ameliyattan sonra kilo verme süreciniz buna benzer. Önce sık sık, her tartıya çıktığınızda kilo verdiğinizi görürsünüz, sonra kilo verme hızınız yavaşlar ve bir noktada tamamen durur. Verdiğiniz kilonun %10-15 kadarını geri alabilirsiniz. Önemli olan kilo vermenizin durduğu noktada verdiğiniz kiloyu muhafaza edebilmektir ve bunun yolu da hayat tarzınızı değiştirmiş olmaktan geçer. Zaman zaman kilo vermede geçici duraklamalar yaşayabilirsiniz. Özellikle kabızlığa ya da bayanlarda adet öncesi dönemde vücutta sıvı tutulumuna bağlı olarak tartıda kilo vermenizin durduğunu görebilirsiniz. Bu sizin moralinizi bozmasın ve kurallara uymaktan vaz geçmeyin. Siz kurallara uyduğunuz ölçüde kilo vermeye devam edeceksinizdir. Tartıyla ilgili yaşayabileceğiniz, motivasyonunuzu bozabilecek bu durumdan etkilenmemek için haftada birden sık tartılmayın. Tartılar arası farklılıkları azaltmak için hep aynı tartıda kilonuzu ölçünüz. Kilo verme hızınızı, sizinle aynı dönemde ameliyat olan hastalarla da kıyaslamayınız. Çünkü geride bırakılan mide hacminiz benzer olsa da yediğiniz gıdalardaki kalori miktarları ve günlük yaptığınız egzersize bağlı enerji tüketiminiz biri birinizden farklıdır. Ayrıca her bireyin, bazal metabolizma hızı denilen hiçbir iş yapmadan 24 saatte harcadığı enerji miktarı da farklıdır.

HEDEFLEDİĞİMİZ DEĞİŞİKLİKLER

Şu ana kadar okuduğunuz metinde yaşam tarzının değiştirilmesinden oldukça sık bahsedildi. Yaşam tarzında hedeflediğimiz değişiklikler nelerdir: Öncelikle yeme alışkanlıklarımızı değiştirmeyi amaçlıyoruz. Obez bireylerin beslenme profiline baktığımızda genellikle iki grupta yoğunlaştıklarını görüyoruz. Bir grup hasta günde üç öğün düzenli yemek yemesine rağmen öğün aralarında atıştırmalık gıdalar tüketmekte. Diğer bir grup hasta ise sabah kahvaltısını yapmadan evden çıkmakta, çalışırken sıklıkla öğlen yemeğini de atlamakta ve saat 2-3 gibi kan şekeri iyice düşünce en çabuk ve kolay ulaşabileceği sıklıkla karbonhidrattan ve yağdan zengin fastfood ürünlere sarılmakta.

Günümüzde özellikle genç hastalarda görülen internet veya televizyon bağımlılığı durumunda da benzer bir sorun mevcut. Bu kişiler genellikle gece geç saatte uyumakta ve akşam yemeğinin sağladığı kan şekeri düzeyi, gecenin ilerleyen saatlerinde düştüğünde birey cips, gofret, kola ya da buzdolabındaki çabuk hazırlanabilir sandviç türü gıdalara sarılmakta. Bu durumlar bireylerin günlük ihtiyacından daha fazla kalori almasına neden olmaktadır. Oysaki normal kilolu bireyler günde üç hatta birçoğu iki öğün beslenmektedir.

Bu nedenle tüp mide ameliyatlı hastaların ameliyat sonrası dönemde yeme-içme düzenleri normale döndükten, bir öğünde aldığı gıda kan şekerinin düşmesine izin vermeden kendini bir sonraki öğüne taşımaya başladıktan sonra günde üç öğünden fazla beslenmemelerini ve elbette düzenli öğün aralıklarına sahip olup öğün atlamamalarını önermekteyiz. Gastrik bypasslı hastaların ise günde 4-6 öğün küçük porsiyonlarla, proteinden zengin beslenmesi önem arz etmektedir.

PROTEİN AĞIRLIKLI BESLENME

Elbette tüp mideli hastalarda da öğünlerde alınan gıdanın temelde protein ağırlıklı olması önerilir. Çünkü proteinler vücudumuzun temel yapı taşlarıdır ve vücuda giren enerji miktarı azalıp vücut yıkım sürecine girdiğinde dokulardaki proteinleri de yıkıp enerji kaynağı olarak kullanmaktadır. Bu dönemde organizma enerji açığını karşılayabilmek için öncelikle glukojen depolarını, sonra vücut proteinlerini, en son olarak yağları yıkarak enerjiye çevirir. Bu demek oluyor ki kilo veren her birey, yağ kütlesi yanında protein yıkımı ile birlikte bir miktar kas kütlesini de yitirir. Hâlbuki kaslarımız bizim için önemli yapılardır. Dolaşım, solunum ve hareket fonksiyonlarımız kaslarımız tarafından sağlanmaktadır. Şişman bireylerde sıklıkla kas dokusu zayıftır. Bu nedenle kas dokumuzu koruyabilmek için kaybettiğimiz proteini yerine koymamız ve uzuvlarımızdaki kas gruplarının büyümesi için kasları uyaracak egzersizler yapmamız gereklidir. Çünkü kas hücreleri çoğalarak büyümezler. Bu hücreler uyarıldıklarında şişerek büyürler.

Kasların şişerek büyümelerinin uyarılması, sizler için bir fayda daha sağlar; o da şudur: insan kilo aldıkça kas dokusu ve deri arasında bulunan yağ dokusu artar. Bu artışa derinin verdiği yanıt esnemedir. Zamanla biriken yağ kütlesi arttıkça derinin esneme kapasitesi aşılır ve ciltte çatlaklar oluşmaya başlar. Hızlı kilo verme sonrası kas ve deri arasındaki yağ dokusu inceldiğinde, normalde elastik olan derinin gerilerek düzgün bir şekle sahip olması beklenir iken esnekliğini yitirmiş olan deri bu adaptasyonu tam sağlayamayacaktır ve deride sarkmalar meydana gelecektir. Kişinin yağ kütlesi ne kadar fazla ise, ne kadar uzun süre aşırı yağ kütlesi ile yaşamış ve ne kadar yaşlı ise bu sarkmalar o denli fazla olacaktır. İşte egzersizle sağlayabileceğiniz kas büyümesi, cilt ve kas arasında kaybedilen yağ dokusu yerini bir miktar kas dokusu ile desteklenmesini ve bu şekilde sarkmaların daha az olmasını sağlayacaktır.